Sınıfsal Fark

Deliriyor muyuz? Delirdik de buna alıştık mı ya da? Bilemiyorum. Karanlığın ortasında kayıpken bize gösterilen yolu doğru yol zannediyoruz ve bu yolu benimsiyoruz. Bu yolun yolcusuyken de arada bir çöken hüznümüz bize yanlışlığı hissettirse de bunu ya kendi yetersizliğimiz olarak görüyoruz ya da içinde bulunduğumuz koşullara bağlıyoruz. İki durumda da bir isyan hali içinde buluyoruz kendimizi. Bunun bir çözümü var mıdır? Hayatın yalnızca belirli bir kitlenin mutluluğunu savunma planlarını nasıl çökertebiliriz? Ne yapmalı da fakir doğan çocuğu zengin doğan çocuğa karşı yakın güzellikte büyütmeli? Bu sorunun cevabı yok. Evet yok. Bu konuda sizden ricam lütfen para her şey değildir gibi klişelere girmemeniz. Para neredeyse her şeydir. Neredeyse diyorum çünkü satın alamayacağı 3-5 durum var. Bu durumları tahmin edebilirsiniz aslında ancak bu durumların varlığı paranın gücünün yetersizliğinden değil, teknoloji ve bilimin henüz yeterli ilerleyişe sahip olmayışındandır. Biraz daha öngörülü ve inançlı yaklaşırsak paranın ölüyü diriltmek dışında yaptıramayacağı bir şey olmadığına emin olabiliriz. Bu durumda paranın gücünü güçlü yasalarla veya uygulamalarla değiştirebilme düşüncesi komik kalır. Bu durumda da baştaki zenginle fakiri denkleştirebilir miyiz hipotezimiz çöker ve bu ayrımı yenemeyeceğimizi anlarız. Ancak bir durum var ki ‘en azından’ başarmak zorundayız. Bu da herkesin belirli temel ihtiyaçlarını konforlu bir şekilde karşılaması. Evet, belki 18 yaşındaki Berk’in okuluna son model bir lamborghini ile gelmesi konusunda evladınızı ‘ancak’ teselli edebilirsiniz ama okula sağlam ayakkabılarla ve yeterli ekipmanla gitmesini sağlamak bile çok önemli. Bu gibi bir durumda cocuğunuz belki toplumsal açıdan alt sınıf olarak büyüyebilir ancak bir gün onun kendi ayakları üzerinde fakirliğini veya zenginliğini seçebilmesi için ona temel imkanları sağlayabilmış oluruz. Bir çocuk asla çevresel şartlardan dolayı kısıtlandığını hissedip suçu kaderine atma yoluna girmemeli. Çünkü bir çocuğun hayallerini kendi elleriyle baltalaması geri dönüşümsüzdür. Çocuğunuza hayallerini yaşatamayabilirsiniz. Ama hayallerini muhafaza edecek kadar imkan tanıyabilmelisiniz. Bu yalnızca ebeveynlerin değil, gücü yeten herkesin sorumluluğunda olmalı. Gerek halk gerek devlet. Hiçbir çocuğu kaybetme lüksümüz yoktur. Kaybolan bir çocuk değil, geleceğimizdir.

Bir Cevap Yazın