Şu kuşu duyuyor musun ?

Şu kuşu duyuyor musun?
Hayır.
Ötmüyor bu kuş. Bütün çağrısı sessizliğinde: çığlık çığlığa bir sessizlik bu! Yaklaşan bir uçağın sesi nasıl gitgide artıyorsa öylesine artıyor bu sessizlik, içimizdeki camları titrete titrete. Derinliği de beraberinde getiriyor. Sahi kuşlar özgürlüğü, sınırsızlığı, ferahlığı ifade etmez miydi? Kuş cıvıltısıyla bilinirdi. Kuşların uçtuğu gökyüzü kafasını kaldırmasını bilene cennetin en güzel köşesi, duymasını bilene en güzel besteydi. Peki kuşu bu kadar korkunç kılan ne? Yaklaştıkça göğün renginden ayırt edilemeyen mavi kanatları mı sapan doğrultulmuşçasına açılmış gözleri mi yoksa getirdiği haber mi ?.. Hiçbiri efendim hiçbiri! Bütün mesele kuşun geldiği yerden ibaret: çok uzaklardan, kendi içimden. Kaçıp kurtarmış kendini boşluklarımdan. Geldiği yeri unutmamış ama bundan dolayıymış bütün keşmekeş. Telaşı acelesinden, suskunluğu dinlenmiyor oluşundan…
Şu kuşu duyuyor musun?
Evet. Çünkü artık anlayabiliyorum onu.

Bir Cevap Yazın