Sultanahmet Cami

Sultan I. Ahmet tarafından yaptırılan cami payitahtın merkezinde fevkalade bir konumdadır. Ayasofya Cami’nin tam karşısında bulunur. Heybeti ve ihtişamıyla boğazın birçok yerinden görülür ve şehrin süsü olma konumundadır.

Cami, Osmanlı törelerinden birinin çiğnenmesine sebep olmuştur. Selatin Camiler yani Sultanların Camileri genelde kefere (efrenci/küffar) üzerine yapılan seferler sonrası elde edilen ganimetlerle yapılırdı ve Hazine-i Hümayundan finanse edilmezdi. 1. Ahmet dönemindeyse büyük çaplı bir sefer olmadığı gibi Sultan’ın saltanatı da kısa sürmüştü. Bu yüzden caminin inşaatı hazineden karşılanmıştır. Bu durum önce ulema kanadında eleştirilere sebep olmuştur. Osmanlı töresinin bozulması, bu geleneğin hasar alması uğursuzluk sebebi sayılmıştır. Ulema öncülüğündeki eleştiriler halka da taşmış, inşaatın bitmesine müteakip halk bu camiyi kullanmayarak Sultan’ı protesto etmiştir. Bu durum Osmanlı sosyolojisinde bir sultandan beklenenleri çok iyi yansıtmaktadır. Anlıyoruz ki tebaa kafir üzerine sefer istiyor, seferlerden de ganimet istiyor. Yapmayana da saygı göstermiyor. (Misal Sofu II. Bayezid dönemi nispeten sefer açısından durgun bir dönem olmasına rağmen Sultan tahta çıkar çıkmaz Akkerman (Baserabya) limanını fethedip halk nezdindeki meşruiyetini arttırmıştır. Sefer ve ganimet geleneği hem ulema hem reaya hem askeriye için çok önemli.)

Bu camiyle alakalı sıkıntılar bunla da bitmemiş. Halk ve ulema minare sayısının altı olmasına da karşı çıkmıştır. Kabe’deki minare sayısının altı olması ve buna eşdeğer sayıda minare yapılması saygısızlık kabul edilmiş, minarelerden birinin yıkılması istenmiştir. Bunun üzerine Sultan Kabe’ye bir minare daha yaptırıp minare sayısını yediye çıkarmıştır. Bu durum Sultan I. Ahmet’in cami konusundaki hırsını ortaya koymaktadır. Neden bu kadar hırslı olduğu tartışmalı olsa da Ayasofya’nın popülaritesini geride bırakacak bir Osmanlı eseri istemi en kuvvetli iddiadır.

Cami, Osmanlı’nın en mühim sanayilerinden olan çini zanaatını da hasara uğratmıştır. Sultan Ahmet kısa sürede çok sayıda çini siparişi ilettiği için esnaf bu hıza yetişememiş ve borç batağına sürüklenmiştir. İlk part çiniler her zamanki gibi kaliteli, parlak, renkli ve sağlam olsa da inşaatın sonlarına doğru kullanılan çinilerde kalite düşüşü de göze çarpmıştır. Bu olayın Türk çiniciliğinde bir dönüm noktası olduğu iddia edilir.

Mimarı Sedefkar Mehmet Ağa’dır. Kendisi Mimar Sinan’ın çırağıdır. İmparatorluğun birçok yerinde eser bırakmıştır. Ustalığı tartışmasız olsa da selefi Mimar Sinan gibi zarif bir tasarım yapmamıştır. Nitekim Sultanahmet Cami’nin kubbe altı destek fil ayakları çok büyük çapa sahiptir ve namaz alanını daraltmaktadır. Şahsen ben bu görünümden zevk alsam da genel Osmanlı zarafetine uymayan bir kolon görünümü olduğu da muhakkak.

Her zaman olduğu gibi külliye kültürü burada da devam ettirilmiştir. Aşevi, darüşşifa, hamam, şadırvan, medrese, avlu, kütüphane, çarşı gibi yapılar seyyar ya da daimi olarak kurulmuş ve kullanılmıştır.

Tüm Osmanlı camilerinde hissedilen cereyan ve ferah hava hem cami içinde hem avluda hissedilmektedir.

Klasik Türk İslam mimarisinde yapılmıştır ve Avrupa Barok etkisi henüz görülmemektedir.

Modern dönem camileri ilginç mimarilere sahip olsa da Osmanlı mimarisinin yarattığı estetik his benim için bambaşka olacak.

 

Bir Cevap Yazın